18 Ekim 2010 Pazartesi
Love hurts..
7 Ağustos 2010 Cumartesi
Aile Saadeti
Haftasonu klimalı salona doluşmuş 4 kişilik bir aile...
30 Temmuz 2010 Cuma
Giden bir kadının ardından...
Selam,
27 Temmuz 2010 Salı
Guti Gaymiş!
24 Temmuz 2010 Cumartesi
Meriç Olmak 2
Evet, konudan çok sapmayalım anlattıklarım genel hatlarıyla kadın erkek dostluğunun(k.a.d.) içeriğiydi. Kime sorsanız söylerdi bunu. Peki bu mümkün olabilir mi güzel kardeşim? Ateşle barut yan yana durur mu; diyorlar ya. Ha bakın gerçekten de doğamız gereği birbirimize beslediğimiz ana dürtü dostluk değildir. Lakin bu işi toptan kanka ayağı g.t ayağı olarak algılamanın malca olduğunu düşünüyorum. Ve bunu örneklerle açıklayacağım. Lafı kızlarla(karşı cins yani) nasıl normal biçimde arkadaş olabilirize getireceğim.
Elimizde 3 arkadaşımız var. Bunlar benim uzun soluklu, çok üst seviye diyebileceğim 5 tipten 3ü oluyorlar. Onların dışında da çok iyi arkadaşlarım var tabi ama bunlar üzerinde gidelim şimdilik. İsim de vermeyelim şimdi. Bunlara, Pırasa, Çilek ve Çilek 2 diyelim!
Pırasa: Gerçekten en yakın dostlarımdan biridir bu pırasa. Onunla hayatımdaki her şeyi paylaştım. Kısacası çok severim, öyle böyle değil. Onunla ilgili anlatılacak çok şey var ama yerim yok o kadar. Nasıl daha da yakınlaşamıyoruz peki? İlk olarak kızımız çok iradeli ve ilkeli. Bakın bu önemli. Eğer kız erkek dost olacaksa, arada kendini tutacak arkadaş. Çünkü illa ki bir zaman bir yerlerde elektriklenme oluyor işte. İlkeli iradeli olacaksın. İkincisi, üzgünüm ama kendisi benim, boy alt sınırımın biraz altında olduğu için zaten hani aramızda pek bir şey olması söz konusu değil. Kız güzel, peşinde habire tipler dolanıyor ve aşk meşk konusunda benden çok daha başarılı. Ama bende de böyle bir manyaklık var. Sanki basket takımına adam seçiyorum! Eğer burayı okuyorsan, üzgünüm canım ama 15 cm uzun olsaydın belki daha farklı olabilirdik (dil çıkartan smayli). Üçünücü durum biraz kişiye özel, maalesef kendisi biraz bacıdır. Bildiğin bacı! Ona söylerim hep insanların bacısı olma diye. Beni dinliyor ve önlemlerini alıyor kendisi. Şimdi Avrupa’dan geldiğinde gelişmelerini göreceğim diye umuyorum. Son olarak biz biraz fazla laubali olduk bundan sonra zaten zor. Gördüğünüz gibi net biçimde dost olabiliyoruz.
Çilek: Çilek dediğimiz arkadaşım çok özel bir insan. Hastasıyım! Ya onunla ne böyle fazla laubali oluruz, ne de 1 buçuk saat telefonda dertleşiriz. Ne o beni ağlayarak arayıp derdini anlatır, ne ben ona pis erkek esprileri yaparım. Bunun yerine ne yaparız? Deli gibi güzel vakit geçiririz. Çok güleriz. Gülmezsek, çok somurturuz. Öyle boş boş bakarız mesela okul zamanları. Her türlü gereksiz muhabbeti de ederiz. Sıkıntılı oluruz. Dertleşiriz de. Derin şeyler de anlatırız ama çok derine inmeyiz. Derine inmemiz şöyle olur. Bir şey anlatırken arada bir bakışır gülümseriz. O yeter. Öylece o yukarıda anlattıklarımı( telefonda dertleşmek gibi ). kompanse etmiş bile oluruz. Manyaklık işte. İkimiz de biraz zoruzdur ama geçinip gideriz. Gerçi daha biraz daha laubali olma potansiyelimiz var hala. Her neyse nasıl böyle iyiyiz peki biz? Bu kardeşimle de öncelikle harbiden biraz kardeş gibi olduk. Sürekli birlikteyiz. Oraya buraya, her yere birlikte gittik ve biraz öyle oldu. Fiziksel yakınlaşma falan da sarılma vb. şeklinde olmuştur yani ama bir durum yok. Bence buradaki en önemli etken, onun çok fazla kafa bir kız olması. Ay, yok biz çok beraber takılıyoruz şöyle olur. Ay bana baktı böyle olur, yok kızda. Doğuştan rahat. Öyle modernite falan değil bildiğin kişilik meselesidir bu. Yani hiç öyle garip
garip davranmalar olmaz öyle. Hepten, demeyeyim ama kız triplerini aldırmış! İkinci olarak, bu arkadaşımız hiç sevgilisiz kalmaz. Maşallah birini bırakır 15 gün sonra yenisini bulur. Bu da rahat bir şey tabii. Çok yakınlaştık ay elektriklenme oldu mu acaba, ya dostluğumuz azalırsa; gibi sorular olmaz kafanızda. Tabii en yakın arkadaşların sevgilisiyle kafa bulma olayı da oldukça eğlencelidir. İşte size yaşanmış bir diyalog. (üzgünüm Çilek’ciğim sen bize bakma. Valla bakma.)Y: Abi tipe bak çok başarısız ya! Şu kıza söyler misin yakışıklı adamlarla çıksın! Önce sörfçü sonra bu!
C: Yok be abi iyi çocuğa benziyor. Hmmm. İki dakkada bitirdin herifi lan yerin dibine soktun. (güler)
Y: Ya abi bu adam bu kızı nasıl tavlayabilmiş? Ya gerçekten çok merak ediyorum yani.
C: Klasik abi, biraz büyüktür. Kesin olgun erkek ayağına yatmıştır. Biraz da kültür-mültür. Ben Çilek’ciğimi bilmez miyim, Feriköy sazanı gibi cumburlop atlamıştır. Hayatta acımaz.
İkisi birden: Hahaohaohaohahaoa
Evet maalesef bizler de arasıra dedikodu yapabiliyoruz.
Çilek 2: Son örneğimiz yaratıcı adıyla Çilek 2. Bu arkadaş işte yukarıdaki Çilek’in aksine triplere girmeye çok müsaittir. Bu biraz anti örnek olacak sanırım. Kendisi en ufak bir şeyde, ne yani sen ne demek istedin şimdi falan triplerine girmekte ustadır. En eski ve en köklü arkadaşlarımdan olduğu için her şeyimi bilir idi. Artık pek bildiğini söyleyemem. Belki de benim gerçek Meriç’im oydu. Etrafımda birileri olduğunda Çilek 2’ye kesin gıcık olurlardı. Ben de onun erkek arkadaşlarına hiç ısınamadım. Ben de onun Meriç’i olabilirim sanırım. Ama gerçek dost olmaktansa, eski dostum olarak anılacak gibi duruyor kızımız. Ha ayrıca biz bu kardeşimle bir gece az daha yatıyorduk da. Kız sağlam güzel çünkü. Hani sağlam güzel ve içki falan içince sapıtmıştık bir keresinde baya. Ama bu ondan önce de bir havalardaydı. Her neyse garip işte aramızdaki ilişki. Gerisini samimi bir şekilde hayal gücünüze bırakıyorum. Kafanızda kurduğunuz öykü doğrudur büyük ihtimalle sevgili okurlar. Çocukluktan alarak başlayabilirsiniz. Başı, sonu, aynen, detaylarıyla nasıl kurduysanız öyledir yani. Biraz tipik bir hikaye bizimkisi.
Bu da böyleydi. Ya bu arada ne olur gidip karşı cins dostunuza “sen lütfen üzülmee oki ?!?" falan gibi mesajlar çekmeyin. Eğer öyle şeyler yapacaksanız zaten gidin buradan.
Tatlı rüyalar…
Meriç Olmak 1
Boncur. Öncelikle havalar çok sıcak, çok nemli. O yüzden ya içeride durun ya dışarıda durun. Yoksa bir 40 derece, bir 18 derece, klima baya bir ağlatır beyler. Bugün çoktandır okumadığım ekşisözlüğü okuyordum. Ki uzun süredir pabucunu dama atmıştım kendisinin. Yine çok enteresan gay bir konuya rastladım. Yazmazsam çatlarım ona göre.
Ben zaten bu gay konuları yazmayı uzun zamandır istiyordum. Eğer burada neden derseniz, amacıma ulaşıp okurun dikkatini çekmişim demektir. Evet bu yüzden neden derseniz, ben genelde çok çabuk sıkılan bir insan olduğum için böyle uzun soluklu, iddialı muhabbetlere hiç gelemem beyler. Hani sessiz sakin çocuk olma olayı çok rahat gelir. Bir yere yatıp milleti dinlemek falan rahattır modumda değilsem, sıkılgansam eğer. O yüzden blog gibi yarı “public” ortamlarda böyle bir konu konuşmak istiyordum. Ayrıca arada yavşak muhabbetler iyidir.
Şimdi ekşideki gay konu, kızlarla erkeklerin dostluğu idi. Yani erkeklerle kızlar aralarında hiç birşey olmadan dost olabilir mi? Ve ayrıca öyle kalabilirler mi? Benim cevabım evet bu arada. Söyleyeyim de sıkıntı olmasın sonra. Ortada cevap vermiyorum yani. Ya şimdi, bu kız-erkek dostluğu anlatılmaz bir şeydir öncelikle. Gerçekten yaşamanız lazım nasıl olduğunu görmek için. Normal dostluklara pek benzemez yani.
Hemcinslerinizi düşünün. Şu anda erkeksiniz. Dostunuza herşeyi anlatırsınız ya; nah anlatırsınız. Birşeyler kesin kalacak içinizde. Çare yok. Dürtüleriniz elvermez bazı şeyleri paylaşmanıza. Duygusal olarak belli yere kadar yaklaşırsınız. Bir kere hemcinsinize( hala erkeksiniz) öyle vıcık vıcık aşk hikayesi falan anlatamazsınız. Kötü bir şey olmayabilir bu, ama öyle. Başınızı yaslayacak bir omuz aradığınızda, hani baba biraz da anne gibi, öyle omuz falan değil bir sürü nasihat bulursunuz. En iyi zamanda da biraz hoşgörü. Erkek erkeğe yaşanan diğer harika şeyler bize kalsın şimdilik. Çok romantik genellemedim herhalde erkekleri. Öyle düşünüyorum, kısacası kadın bir arkadaşınız varsa harbiden duygusal olarak çok tatmin edici bir ilişki olabilir bu. Sevgili gibi değil, orada başka yerlere girer tam böyle olmaz. Eğer kadınsanız, şu anda kadınsınız, durum daha beter. Her an rekabet, kıskançlık, potansiyel gerginlik falan her bünye kaldırmaz bunu. Tamam birbirlerinin her bokunu bilirler ama kendileri huzuru erkek olan arkadaşlarda bulmuştur genellikle (çoğu orada bile bulamaz). Bizim hesapsız oluşumuza hastalar herhalde tam bilemeyeceğim ruh hallerini.
16 Temmuz 2010 Cuma
Özlemişim
27 Mayıs 2010 Perşembe
Saç!
Sevgili bu blogu okuyanlar, allah belasını versin saçlarımın. Bu kadar mı kıl olunur yahu! Ya bir saç bu kadar mı şişede durduğu durmaz, illa ki aptal şekle bürünür yahu. Şu hayatımdan yıllarımı yedi bu saç. İyi bakınca da kabarır, iyi bakmayınca zaten kabarır, delirdim şurada yemin ediyorum.
21 Mayıs 2010 Cuma
Have Fun Pliiz!
"Yurdun dört bir yanındaki mühendislik öğrencileri olarak bu sene de bahar şenliklerine gereğinden fazla anlam yükleyeceksiniz.." demişler Zaytung'un astroloji köşesinde. Hohahaoaodsfkslklklkkdj. Acayip güldüm buna ben sevgili okuyanlar(bu da inananlar gibi oldu). Yazık lan! O kadar da vurmasaymışlar bize. Eğlenmenize bakın ama ne olur çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu bu çok sevgili grup. Gidip içkinizi alıp müziğinize bakıp arkadaşları ziyaret edin. Çok sıkılırsanız gidin kafa dinleyin azıcık. Valla dalganıza bakın ne olacak yahu.
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Neden Ya?!!
11 Mayıs 2010 Salı
Durum yazısı
Gerçekten garip bir durumdayım yani. Hayatımın en zorlu yorucu günlerinden biri biterken odama yeni geldim. Bu kadar b.ktan bir günden, herşeyin ters gitmesinden, etrafta evsiz gibi uyuklamadaan sonra odama yeni geldim. Dünden kalan doğumgünü pastamı yiyorum loş ışıkta. Bir de bahar şarkısı açtım yabancı. Şimdi siz de açın. Daha keyifli oluyor öyle. Evet. Sanırım bugün kanıma giren ilk glikoz bu oluyor. Kendimi soğuk bir bira şişesi gibi hissediyorum.
5 Mayıs 2010 Çarşamba
War Zone!
The art of Çamaşır
Bosch, eko yaşama katkıda bulunacak fikirler arıyormuş. Ben de bu fırsatı asla kaçıramazdım elbette. Ucunda güzel ödüller de varmış! Onlara kendi geliştirdiğim ve odada hakim olan çamaşır politikasını anlatmayı düşünüyorum. Dikkat edin, bu verimli yöntemle yıl içinde tonlarca sudan tasarruf edebiliyoruz.
3 Mayıs 2010 Pazartesi
Sabancı Ödevcisi
Saat 4ü 5 geçiyor. Odama uzak bir yurdun uzak bir studysinde laptoplarda paso birşeyler yazıyoruz Sabancı Ödevcileri olarak. Hatta bu yolda bir zayiat vermişiz, proje arkadaşlarımızdan biri 2 koltuğa uzanmış yatmış, üstünü örtmüşüz. Arkada da hafif müzik açık. Yani bir de şu kadar ameleliğin 3 puan için olması acayip moral verici. Sabancı Ödevcisi böyledir işte!
1 Mayıs 2010 Cumartesi
Çikolataya aşık olmak
30 Nisan 2010 Cuma
27 Nisan 2010 Salı
Ne krizi lan! Bizden rahat bunlar
14 Mart 2010 Pazar
Kaçın Geliyorlar!!!
Güzel ülkemin insanlarında harbiden kafa yok! Neden hayatında bir kez olsun keyfini çıkartamazsın ki bir şeylerin. İstanbul Büyükşehir Belediye-Diyarbakır maçında 87. dakikada 30-40 Diyarbakırlı sahaya dalmış. Futbolcuları kovalamışlar. Zaten 1-0 geridelerdi bari tam olsun, iyice battılar. Tabii maç tatil oldu. Futbolcular ucuz atlatmışlar. Ortalık da fena karıştı. Yarın her gazete yarım sayfa kritiğini yapacak, koca koca saha içi 'savaş' resimleriyle verecekler bunu. Futbol Federasyonu'nun "Futbol müsabaka talimatı" denilen kural kitabına göre 2 maçı güvenlik nedeniyle tatil ettirdiği için Diyarbakır %90 küme düşürülecek. Olan da zavallı futbolculara ve futbolseverlere olacak. Bunu yapanlar futbolseverler değil haliyle. Diyarbakır'ı bu ülkenin liginde istemeyen gruplar. Pek tabii yaptıkları yanlarına kar kalacak ve amaçlarına ulaşmış olacaklar. Bunlar factlerimiz. Bunların yanında "hadi defolsunlar", "bu ligi haketmiyorlar" vb. diyen bir de tiplerimiz var.
11 Mart 2010 Perşembe
Moral insanı
14 Şubat 2010 Pazar
Prob ve istatistik!
Sports Rule!!
Aslında "Baskteball Rules!!" diyecektim ama diğer sporları da katabiliriz işin içine. Spor müsabakalarını izlemek dünyanın en keyifli işlerinden biridir. Şuradan biliyorum, izlerken pek keyif almayabilirsiniz çünkü. Arada birkaç dakikalığına kanal da değiştirebilirsiniz. Ama oyunun geneli mutlaka takip edilir. Ve belki bittikten 5 gün sonra çıkmaya başlar keyfi. Tıpkı dağcılık gibi, tatile gitmek gibi. Gerçi bir tarafı gerçekten tutuyorsanız biraz 'kör gözüm parmağına' durumu söz konusu. Oyunu açsan bir türlü açmasan bir türlü. Hayatta keyif alınmaz zaten unutun baştan onu da.