12 Ekim 2011 Çarşamba

Uykum var



"We are such stuff as dreams are made on; (reklamdaki kısım)
and our little life is rounded with a sleep."

Uyak dizilişi böyle olmasa da şair abimizin "The Tempest" adlı şiirli tiyatro oyununda geçen bir laf bu. (filmi de çıktı ama sakın indirmeyin g.tüm gibi) Bence de inanılmaz hoş bir laf, dumanlı, hayalli bir laf.
Öf neyse diyeceğim o ki benim zamanım hiç böyle rüyalardan yapılma acayip geçmiyor. Akşamlar nasıl zor geçiyor, ya bildiiiin ölüyorum. Şehir hayatının gerizekalı havasına girdim gireli kendimi sıkıcı ve renksiz hissediyorum. Trafikten nefret ediyorum, toplu taşımadan nefret ediyorum, ayakta yolculuktan nefret ediyorum ve bu 3'ü hep birlikte buluyorlar beni. Otobüs gelmiyor, gelirse bazıları benim kartımı kabul etmiyor, ederse kaçacağı ve kaza yapacağı tutuyor. Metrobüs zaten 100 yıllık çile olduğu için bıraktım. Çözüm de geliştiremiyorum. İETT'den ve türevlerinden nefret ettiğim için onlara 5 kuruş fazladan vermemeye karar verdim ve sürekli inat ediyorum. 2 katlı otobüs kartımı kabul etmesse fazladan para vermiyorum. Cimri p.çin teki oldum çıktım onun yüzünden. Banane lan ona vereceğime namlı gurmeye kahvaltıya gider fazladan girit ezmesi alırım ben canım girit ezmesi! Hayatta tek isteğim o kalabalıklara girmemek iken nasıl bir deliğin içine düştüm bilmiyorum. İstanbul, ÖSS döneminde soğutamadın kendini ama master döneminde bakalım göreceğiz. Zaten okuluma da kıl oldum. Devlet okulu, ne adam gibi shuttle ne bir şey fakirlik diz boyu. Hakikaten hiç de öyle rüyalardan yapılma gibi hissetmiyorum kendimi bildğin bitmiş sigara izmariti gibi hissediyorum. Şehrin hayhuyu ne demekmiş anladım. Bundan sonraki yaşamımı insanlara ulaşım için optimal çözümler üretmeye adayacağım. İlk tavsiyem hiç ulaşım olayına girmemek. Lan ayrıca bu nasıl bir dünya ya. Azıcık "şımartılmış bebe" gibi konuşuyor olabilirim ama bu nasıl bir işkence arkadaş. Bu insanlar sürekli çalışıyorlar nasıl her gün bu "constant çile" ye dayanabiliyorlar anlayamıyorum. Ben sanırdım ki insanlar eşleriyle haftada 1-2 kez falan seks yapar lafları abartıdır, ayıp olmasın diye utangaçlıktan (ahlak vs.) söylenmiştir. "Biz o kadar şekilden şekle giriyoruz bu kızları kafalamak için, sizin her gün mis, fırsatınız var, bu ne bohem la!" derdim. Şimdi gerçekten de ne biçim anlıyorum o insanları yahu.. Ya sırf ayakta durması yeter de, o zihinsel yorgunluk ne fenaymış arkadaş. Şimdi Rosie Huntington Whiteley kardeşim gelse kalkar üstüne giyecek bir şeyler veririm (gerçi niye üstünde giyecek bir şeyler yok onu da bilmiyorum. herhalde öyle bir imaj yaratmış bende).


Bunların üstüne yolda o kadar çok şarkı dinlemek zorunda kalıyorum ki kulaklarım ağrıyor. Ayrıca şarkıları bitirdim resmen ve artık şarkılar otobüste yaşadığım kötü duyguları uyandırmaya başlıyor bende ve onları da dinlemek istemiyorum. Aksi gibi hayatımda ilk defa derslerime de bayılıyorum. En sevdiğim konular, bin yıl anlatsalar sıkılmam! Bu sene bir haftada girdiğim derse geçen sene bir ayda girmemişimdir.
Anyway.. I just.. In the tabelaaöe..
Uf çok sıkıldım neyse. Çok da uykum var. İyi geceler, üzgünüm sizi de sıktıysam. Ama şu en baştaki söz çok güzel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder