Sanırım endüstri mühendisliğinin de birkaç dersi burada veriliyor. Her neyse bina son derece havalı bir bina. Taştan yapılmış ve ve Yunan tapınaklarına benziyor. Klasik Amerikan stili yani. Dışarıdan taş süslemelerle falan acayip ihtişamlı ama içeriye girince de bir o kadar kasvetli ve işlevsiz bir bina. Amerikan ve Alman okullarında da genellikle bu tarzda binalar bol bulunur. Sağdan yürümeye devam edebiliriz. Daha kısa yollar da mümkün ama ben buradan gitmiştim başka yol bilmem. Hala yorulmadığımıza göre içimizdeki alışveriş canavarı yavaş yavaş gün yüzüne çıkabilir. Çünkü çok şirin ve elit binalar başlıyor artık. Merkeze yaklaştık.
Hani Osmanlı'nın son dönemlerinde zengin İstanbul'luların yaşadığı apartmanlar vardır. Camekanlarında da tahmin edebileceğiniz üzere Yahudi, Ermeni veya Rum olduğunu bilip hangisi olduğunu bilemeyeceğiniz isimler olan son derece estetik binalar bunlar. Eskimiş ama çok güzel eskitilmiş yerler. Takdir ede ede yukarı yürümeye devam ediyoruz. Bu arada arabalar da giderek değişime uğramaya başlıyor. Genel bir parlamanın yanısıra, küçük olanları alçalıp grileşmeye, büyük olanları ise yükselip siyahlaşmaya başlıyor. Birazdan Teşvikiye Camii'ne geleceğiz ve eğer bir cenaze olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder