17 Şubat 2012 Cuma

Gece yemeği



Eskiden, ben küçükken, yani şimdikinden biraz daha küçükken, ünimde 1. sınıftaydım.  Neyse çok masum ve oldukça duygusal biri olduğum o zamanlarda facebukda bir tane anket doldurmuştum.  Sorulardan biri şuydu; "gecenin köründe kalktığınızda ne yersiniz?"  Ben de 'a sandwich or two' cevabını vermiştim.  Off sandviçi hemen açayım!  İçinde biraz sürülmüş tereyağı, salam, dil peyniri, yeşil zeytin,migros turşusu ve yanında ayran.  Baktım ki evime yerleştiğimden beri gece yemeklerini azaltmışım.  Şimdi aç aç buzdolabına gittiğimde dolapta domates çorbası gördüm de...  Ha bu arada saat 3.  Sanırım niyeti bozacağım.  Gerçi kilo milo yapıyormuş bu saatte ama allahtan ben de paso tıkınıp kilo almayan insanım(en azından şu anda). 

Ya benim bir de bir arkadaşım var.  O hiç benim gibi değil.  Sürekli kişisel gelişim kitaplarıyla yaşar ve inanılmaz ötesi motivasyonludur.  Kendine sürekli hedefler koyar ve hayatla yarışır.  Ben bu olaya hiç gelemiyorum.  Kafama göre takılıyorum pek disiplinim yok ve kendimi biraz garip hissediyorum.  Herif şimdi de yeni hedef koymuş artık kaçta yatarsa yatsın en geç 10'da ayakta olacakmış.  Yoksa gün boşa geçiyormuş.  Mesela hayatta bu saatte bir şey yemez.  Gurur yapar.  Haliyle baya başarılı da bir arkadaş bu ama ben onu pek anlayamam.  O da beni pek anlamaz.  'İçinde saklı kalmış egoyu dışarı çıkarıp doğru yere kanalize ederek' bıdı bıdı yapmaya çalışıyormuş.  Ama anlattığım kadar da hıyarto bir adam değil arkadaş haksızlık etmeyeceğim.



Neyse sorun şu ki, o çorba içilecek arkadaş!  Hem de tam benim sevdiğim gibi  çok bol rendelenmiş kaşar da var dolapta.  Çorbalı kaşar yapana kadar dökeceğim.  Ben de çok başarısız biri sayılmam aslında hangi sistem daha iyi çalışıyor bilmiyorum.  Neyse ayrıca Fetih 1453'e gittim güzeldi.  Pazartesi okul var.

Ayrıca geçen gün, buraya Erasmus'a gelen Yunanlı bir arkadaşım Türk kızları vs. Yunan kızları konulu hararetli bir sunum yaptı bize.  Ben Türk kızlarını severim.  Sonuçta çok güzelleri de var helal olsun.  Hadi küçük meme eleştirisini de atladım, bence çok küçük de değil.  Ya ama okul partisi dönüşü kampüse gitmek için taksi çağırıyor adam.  İyilik olsun diye, 'you can come with our taxi' diyor.  Ve oradaki iki kız, çocuğu 15 dk. (on beş) orada bekletip, gelip gelmemeyi tartışıyor.  Tabii çocuğun Türkçe'yi anladığını bilmiyorlar.  "Ya bize başka şeyler teklif ederse", ne demek yahu.



Çocuk tabii kalakalmış ve sonra onları beklemeden gitmiş. Lütfen ya içinizdeki canavarı yenin.  Bakın o çok güzel diye övülen İzmir kızları aslında çok güzel falan değildir.  Ispartalı, Manisalı kızdan farkları yoktur. Ama yanlarına gidince hakikaten fark var dersiniz.  Farklı bir duruşları, "swagger"ları vardır.  Biz buna kısaca özsaygı diyoruz.  Diğer kızlara karşı temel 'differentiation edgeleri' budur ve bunu da iyi kullanırlar.  Neyse bir bu konuda ukalalık yapmadığım kalmıştı.  Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.  Bir dahaki sefere de sinir bozucu İngilizce terimleri kullanmamaya gayret edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder