22 Haziran 2011 Çarşamba

Cesurlar bir kez ölür!

Merak etmeyin, yazıyı "Cesurluk iyidir ama, ya öyle budalalık derecesi de pek iyi diil" tadında yazmamaya özen göstereceğim.
Yıllar boyu hem kitap merakım(birbirimizi uzaktan seviyoruz) hem de en yakın arkadaşlarım vesilesiyle, kişisel gelişim adlı dünya ile biraz haşır neşir oldum ben. O dünyada, gazete ve dergilerde de bolca gördüğüm şu cesaret konusu kafamı kurcalıyor bu aralar. Daha doğrusu biraz önce yatakta uzanırken kurcaladı. Cesaretin enteresan bir olgu olduğunu düşünüyorum.

Sanırım kelime anlamı olarak korkulardan yılmamak gibi birşeye karşılık geliyor. Toplum çok seviyor bu cesur insanları. Kahramanlarımız da istisnasız hep cesur.
Şu laf çok hoş ama benim biraz garibime gidiyor. "Bundan 30-40 yıl sonra yaşlandığında yaptıklarından değil, korkup yapamadıklarından pişmanlık duyacaksın." Niye garibime gidiyor ki? Gayet normal motive edici facebook kızı sözü. Ayrıca hak vermemek de elde değil. Herkesin herhalde arkasına bakıp vay be nasıl da cesaret göstermişim dediği veya ulan ne tırsak herif mişim dediği anlar vardır diye düşünüyorum.

Lakin sevgili sayısı az, çok elit okurum bu iş bana biraz garip geldi. Birincisi madem bu kadar mutlu olacağız ileride, şimdi neden yapmıyoruz ileride mutlu olacağımız şeyleri. Hemen söylüyorum, çünkü onları yaptığımızda mutsuz olacağımızı düşünüyoruz. Başımıza kötü şeyler geleceğinden korkuyoruz. Sanırım bahsettiğim facebook kızı sözünün şöyle bir öngörüsü var: "Şimdi korkuyorsunuz ama korkunuz yersiz". Ya da "korkunuz yerli olabilir ama şimdi boku yeseniz bile ileride bundan gurur duyacaksınız."
Korkumuzun yersiz olduğu durumunu anlıyorum yani sonuçta aldığın risk sonucunda birşey olmamasına rağmen belli bir ödül alıyorsun. İleride de vay be ne cesurmuşum hem de cesaretim işe yaradı diyorsun. Amma velakin, korkumuz genelde yersiz olmuyor. Hani çok çok nadir. Biz insanlar oldukça kafasız olabiliriz ama bir yerde de korkularımızın genelde haklı olduğu gerçeği var. Zaten kaç yüzbin yıllık evrim geçirmişiz. Şu iğrenç korku denen illet hala evrimde falan atılmadıysa(herşeyi sonunda evrime bağlayan üniversiteli laikçi genç) bir bildiği vardır korkunun. Korkumuzun haklı bir gerekçesi varsa da facebook kızı sözümüzün, "boku yeseniz de gurur duyacaksınız" felsefesine biraz daha derinden bakmak gerek. Niye gurur duyuyoruz ki? Düşünelim, mesela gurur duyuyoruz çünkü, boku yedik ama dünya değişti ve boku yeme şeklimizin erdemli birşey olduğu fikri ortaya çıktı. Bu da haklı bir neden olmasına rağmen günlük hayatta bu durumla pek karşılaştığımızı düşünmüyorum.
Herkes hergün 1950-60'ların Amerika'sında bir zenci olarak, yasak olduğunu bile bile protesto için otobüse binip beyazların yerine oturmuyor. Ya da Atatürk gibi koca devleti iplemeyip kendi devletini organize edip başka ülkeyle savaşmıyor. Facebook kızı sözü bu "case" lerde çok iyi çalıştı ama genelde öyle olmuyor.

Genelde milyarlarca şey içinde kaybolup gidiyor boku yediğimiz olay. E biz neden gidip mutlu oluyoruz ileride o zaman. Cevabım şu. Yani böyle uydurdum şimdi umarım beğenirsiniz: Çünkü kendimizin idealize ettiğimiz haline bu şekilde ulaşıyoruz bence. Sözün içinde gizlenmiş, 30-40 yıl sonra olaylara daha olgun bakacağımızı öngören bakış açısı aslında hiç doğru değil. Onu, yapsaydım, bunu yapsaydım hoş ama belli ki bi nedeni vardı da yapmamışsın. Yeterince olgun olamamışsın tamam ama yani salak da değilsin yapılacak birşey olsa yapardın. İleriden kendimize o şekilde bakıp idealize etmeye çalışmak ile, şimdiden geleceğimize bakıp kendimizi tanrı olmuşuz gibi görmek arasında pek bir fark olduğunu sanmıyorum. Gelecek de geçmiş de bizim değiller. Bizim olsa bile değiller.

O yüzden 30-40 yıl sonra yapamadıklarımızdan pişmanlık duyarsak, şimdiki zamandaki halimize de biraz empati yapmayı çalışmak gerek bence.
Ha ayrıca sözümüze yedirilmiş "ileride yaptıklarımızdan pişman olmayacaksınız" mesajına hiç değinmiyorum bile. "E gidip adam vur bak pişman oluyor musun" gibi bir lafı, klişe timi korkusuyla tutuşup söylemedim. Ayrıca yanlış anlaşılmasın cesaret kötüdür demiyorum. Şimdikinden daha cesur olmaya tabii ki çalışırsın ama eğer yeterince cesur değilsen de bir bildiğin vardır sanki.

Bunu söyledikten sonra, cesaretin yine biraz önce yatarken aklıma gelen 3 çeşidinden söz etmek istiyorum. Çok istiyorum harbiden. Nasılsa şu kelimeye kadar okuyan olmayacak. Ben söyleyeyim de rahatlayayım bari. Yine yukarıdaki sözle biraz bağlantılı çünkü cesaret edip yapabildiklerimiz ve korkup yapamadıklarımızın da farklı çeşitleri var. İnsan, doğası gereği bazı konularda daha cesur olabilir bence.
Cesaretin aklıma gelen 3 çeşidini söyleyeyim o zaman.
Fiziksel cesaret
Medeni cesaret
Samimi cesaret (bunu " en gerçek cesaret" olarak algılamayın lütfen. samimi olduğunuzda gösterdiğiniz cesaret diyelim.)

Bunları da yarın yazayım çünkü saat sabah 4 oldu. Çok uykum geldi. Dişim de artık kendinliğinden fırçalansın istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder